Duyurular

haziran

2022 yılı Haziran Ayı Aylık Mevzuat Gündemi

2022 yılı Haziran Ayı Aylık Mevzuat Bültenini tek bir çalışma halinde hazırlayarak siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz. Birleşik...

flat-lay-nature-magazine-cover-mock-up-with-leaves_23-2148918384 MAY

2022 yılı Mayıs Ayı Aylık Mevzuat Gündemi

2022 yılı Mayıs Ayı Aylık Mevzuat Bültenini tek bir çalışma halinde hazırlayarak siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz. Birleşik Gümrük...

Nisan

2022 yılı Nisan Ayı Aylık Mevzuat Gündemi

  Bu ay “İHRACATTA POTANSİYEL MÜŞTERİ BULMAK: KOLAY İHRACAT PLATFORMU ” konulu yazı hazırlanmıştır.   Keyifli Okumalar,...

_DSC4216.jpg

(EN) Birleşik Gümrük Müşavirliği ile Manisa Celal Bayar Üniversitesi İş Birliği Protokolü İmzaladı

İmza töreninde Rektör Prof. Dr. Ahmet Ataç, dış ticaretin önemine vurgu yaparken, üretim ve hizmetler sektörlerinin en...

site-mart

2022 yılı Mart Ayı Aylık Mevzuat Gündemi

2022 yılı Mart Ayı Aylık Mevzuat Bültenini tek bir çalışma halinde hazırlayarak siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz. Birleşik Gümrük...

İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (No: 2016/7)

Açıklama : ABD menşeli 5201 GTİP altında sınıflandırılan karde edilmemiş veya penyelenmemiş pamuk ithalatında dampinge karşı kesin önlem yürürlüğe konulduğu hk.

Ekonomi Bakanlığından:

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, 18/10/2014 tarihli ve 29149 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2014/33) ile başlatılan ve Ekonomi Bakanlığı tarafından yürütülen damping soruşturması sonucunda alınan kesin önlem kararının yürürlüğe konulmasıdır.

Dayanak

MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 14/6/1989 tarihli ve 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun, 20/10/1999 tarihli ve 99/13482 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Karar ve 30/10/1999 tarihli ve 23861 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmeliğe dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 3 – (1) Bu Tebliğde geçen;

a) ABD: Amerika Birleşik Devletlerini,

b) Bakanlık: Ekonomi Bakanlığını,

c) Cargill: Cargill Cotton Business Unit of Cargill Inc firmasını,

ç) CFTC: ABD Emtia Vadeli Kontratları Takas Kurumunu,

d) DTÖ ADA: Dünya Ticaret Örgütü Anti-Damping Anlaşmasını,

e) Genel Müdürlük: Bakanlık İthalat Genel Müdürlüğünü,

f) GTP: Gümrük tarife pozisyonunu,

g) IFRS: Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarını,

ğ) Kanun: 14/6/1989 tarihli ve 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunu,

h) LDC: LD Commodities Cotton LLC firmasını,

ı) NCC: Amerikan Ulusal Pamuk Konseyini,

i) Noble: Noble Americas Resouces Corporation firmasını,

j) Staple: Staple Cotton Cooperative Association firmasını,

k) TEPGE: Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü Müdürlüğünü,

l) TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumunu,

m) US GAAP: ABD’nin Genel Olarak Kabul Edilmiş Muhasebe Kurallarını,

n) Yönetmelik: 30/10/1999 tarihli ve 23861 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmeliği,

o) YÜD: Yerli üretim dalını,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Genel Bilgi ve İşlemler

Soruşturma

MADDE 4 – (1) ABD menşeli “karde edilmemiş veya penyelenmemiş pamuk” için 18/10/2014 tarihli ve 29149 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2014/33) ile Bakanlık tarafından re’sen başlatılan damping soruşturması tamamlanmıştır.

(2) ABD Tarım Bakanlığı ve ABD Ulusal Pamuk Konseyi nihai bildirime sunmuş oldukları görüşlerde, DTÖ ADA’nın 5.6 ncı maddesi hükümlerince soruşturmaların sadece özel durumlarda damping, zarar ve illiyet bağı ile alakalı yeterli belge ve bulgular olması halinde re’sen açılabileceğini; ancak, soruşturmanın açılmasına temel teşkil eden inceleme raporunun gizli olmayan özetinde bu anlamda bir değerlendirmenin olmadığını iddia etmişlerdir.

(3) Damping soruşturmaları, normal şartlarda şikâyetçi yerli üreticiler tarafından usulüne uygun bir başvuru sonucu yapılan değerlendirme neticesinde açılmaktadır. Ancak, ticarete konu olan lifli pamuk piyasasının çok küçük firmalar tarafından teşekkül eden parçalı ve dağınık yapısı Genel Müdürlüğün re’sen bir değerlendirme yapmasına yol açmıştır. Piyasanın bu yapısı DTÖ ADA’nın öngördüğü özel durum şartını sağlamaktadır. Nitekim soruşturma açıldıktan sonra Genel Müdürlük pamuk piyasasının parçalı yapısına rağmen YÜD verilerinin derlenmesi adına “Yerli Üretici Soru Formu” hazırlamış ve YÜD firmalarıyla paylaşmıştır. Ancak, buna rağmen sınırlı sayıda firma Genel Müdürlük ile işbirliğine gelmiştir. Bu şekilde yapılan değerlendirme sonucu damping, zarar ve illiyet bağına yönelik soruşturma açılmasına elverecek ölçüde tespitler yapılmıştır. Söz konusu tespitlerin yer aldığı inceleme raporunun damping, zarar ve illiyet bağı hakkındaki tespitlerinin makul ölçüde anlaşılmasına olanak sağlayacak ayrıntıda hazırlanan gizli olmayan özeti ise soruşturmanın açılmasını müteakip tüm ilgili taraflarla paylaşılmıştır.

İlgili tarafların bilgilendirilmesi, dinlenmesi ve bilgilerin değerlendirilmesi

MADDE 5 – (1) Soruşturma açılmasını müteakip, söz konusu ürünün Bakanlıkça tespit edilen ithalatçılarına, soruşturma konusu ülkede yerleşik bilinen üretici/ihracatçılarına ve anılan ülkede yerleşik diğer üretici/ihracatçılarına iletilebilmesini teminen soruşturmaya konu ülkenin Ankara’daki Büyükelçiliğine soruşturmanın açılışına ilişkin bildirimde bulunulmuştur.

(2) Bildirimde, soruşturma açılış Tebliğine, Genel Müdürlük tarafından yapılan incelemenin gizli olmayan özetine ve soru formlarına nereden erişilebileceği hususunda bilgi verilmiştir.

(3) Taraflara görüş bildirme ve soru formunu yanıtlamaları için posta süresi dâhil 37 gün süre tanınmıştır. Ayrıca, ilgili tarafların süre uzatımı yönündeki makul talepleri karşılanmıştır.

(4) Soruşturma konusu ürünün ithalatını yapan ithalatçı firmalardan 75’i soru formunu cevaplandırmış olup yanıtları incelenmiştir.

(5) Soruşturma konusu ülkede yerleşik üretici/ihracatçı firmalardan hiçbiri kendilerine gönderilmiş olan soru formuna cevap vermemiştir. Buna mukabil, soruşturma konusu ürünün ticaretini yapan 25 adet tacir firma, kendilerine gönderilmiş olan tacir soru formunu cevaplayarak Genel Müdürlüğe göndermişlerdir.

(6) Soruşturma konusu ürünün ABD’de yerleşik hiçbir üretici ihracatçısının soru formuna yanıt vermemesi ve tacir firmaların damping marjı hesaplaması için yeterli bilgi ve belge sunmadıkları anlaşıldığından soru formuna cevap vermiş tacir firmalardan ek bilgi ve belgeler talep edilmiştir. Buna yönelik hazırlanan soru formu, 10/4/2015 tarihinde taraflarla paylaşılmış ve tarafların soru formunu yanıtlamaları için posta süresi dâhil 37 gün süre tanınmıştır. Ayrıca, ilgili tarafların süre uzatımı yönündeki makul talepleri karşılanmıştır.

(7) Ek soru formuna 25 adet tacir firma yanıt vermiştir. Bu firmalardan Memtex Cotton Marketing LLC firması damping marjı hesabı için gerekli verileri süresi içinde sunmamıştır. San Joaquin Valley Cotton Growers Association firması ise süresi içinde soru formu cevaplarını göndermemiştir. Her iki firma da Yönetmeliğin 26 ncı maddesi uyarınca işbirliğine gelmemiş olarak addedilmiştir.

(8) Öte yandan, ek soru formuna cevaplarını gönderen Olam Cotton (USA) ve Olam International Limited firmalarının ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Benzer bir ilişki ek soru formuna cevaplarını gönderen LD Commodities Cotton LLC ve Louis Dreyfus Commodities Suisse S.A. firmaları arasında da tespit edilmiştir.

(9) Ek soru formuna cevap veren tacir firmaların sayısının çok fazla olması nedeniyle damping marjı hesabında Yönetmeliğin 27 nci maddesi hükümlerince örnekleme yoluna gidilmiştir. Örneklemeye, soru formuna cevap veren tacir firmalar arasından Türkiye’ye ihracatı miktar bazında sırasıyla en çok olan LDC, Noble, Cargill ve Staple firmaları dâhil edilmiştir. Bahse konu örneklemeye ilişkin bildirim ilgili taraflara 8/7/2015 tarihinde gönderilmiş ve tarafların mutabakatı sağlanarak örnekleme yoluna gidilmiştir.

(10) Yönetmeliğin 23 üncü maddesi uyarınca ilgili taraf kabul edilen soruşturma konusu ürünün üretici veya ihracatçılarından oluşan meslek kuruluşlarından Adana Sanayi Odası, Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, Denizli Sanayi Odası, Denizli Sanayici, Tüccar ve İşadamları Platformu, Denizli İhracatçılar Birliği, Ege İhracatçı Birlikleri, Gaziantep Sanayi Odası, Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri, İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği ve Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği soruşturma ile ilgili görüşlerini Genel Müdürlüğe yazılı olarak iletmişlerdir. İlaveten, ABD’de yerleşik ihracatçıları temsilen NCC ve ABD Tarım Bakanlığı soruşturmaya ilişkin görüşlerini yazılı olarak Genel Müdürlüğe iletmişlerdir.

(11) Soruşturma konusu ürünün yerli üreticilerini tespit etmek amacıyla Antbirlik Pamuk ve Narenciye Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Genel Müdürlüğü, S.S. Çukurova Pamuk, Yerfıstığı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, Tariş Pamuk ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği gibi çiftçi kooperatifleriyle İzmir Ticaret Borsası’na bildirimde bulunulmuştur. Söz konusu kurumlardan gelen geri dönüşlere göre Akdeniz’de bulunan 5 adet pamuk kooperatifi ve Ege’de bulunan 7 büyük çırçır tesisine YÜD’ün ekonomik göstergelerini temin etmek üzere “Yerli Üretici Soru Formu” gönderilmiştir. Ancak, bahse konu firmalardan yalnızca biri soru formuna cevap göndermiştir. 1 üreticinin verileri, Yönetmeliğin 18 inci maddesinde geçen YÜD tanımına uymadığından, YÜD’e ilişkin veriler TÜİK, Uluslararası Pamuk Danışma Kurulu, TEPGE, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü ve Türkiye Ulusal Pamuk Konseyi raporlarından derlenmiştir. İncelemede kütlü pamuk üretimine ilişkin veriler yerine dış ticarete konu olan pamuk lifi verileri kullanılmıştır.

(12) Soruşturma sonucunda alınacak karara esas teşkil edecek bilgi, bulgu, tespit ve değerlendirmeleri içeren nihai bildirim raporu 9/2/2016 tarihinde ABD’nin Ankara’daki Büyükelçiliği ile soruşturma sırasında işbirliğinde bulunan tacir firmalara, ithalatçı/kullanıcılara, ithalatçı/kullanıcıları temsil eden meslek kuruluşlarına ve yerli üreticileri temsil eden kooperatifler ve meslek kuruluşları ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına iletilmiştir. Tüm ilgili taraflara nihai bildirime ilişkin görüş bildirmeleri için yeterli süre tanınmıştır.

(13) Nihai bildirim sonrasında, tarafların nihai bildirime ilişkin görüş ve savlarını sözlü olarak da sunmalarına imkân tanımak amacıyla tüm ilgili tarafların katılımı ile 24/2/2016 tarihinde kamu dinleme toplantısı ve 25/2/2016 tarihinde firma özel dinleme toplantıları düzenlenmiştir.

(14) Yönetmeliğin 24 üncü maddesi hükümlerince ilgili taraflarca sözlü olarak paylaşılan bilgiler, yazılı olarak sunulmaları halinde Genel Müdürlükçe dikkate alınmaktadır. Bu kapsamda, tüm ilgili taraflardan 18 ithalatçı/kullanıcı firma, 7 tacir firma, ABD Tarım Bakanlığı, NCC, ABD Tarım Ürünleri (Tütün, Pamuk ve Yer Fıstığı Ticareti) Teknik Danışma Kurulu, ABD Kuzey Karolayna Tarım ve Tüketici Hizmetleri Bakanlığı, Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası, İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birlikleri, Antbirlik Pamuk ve Narenciye Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Genel Müdürlüğü, S.S. Çukurova Pamuk, Yerfıstığı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, Tariş Pamuk ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nihai bildirim ve dinleme toplantılarına yönelik görüşlerini yazılı olarak Genel Müdürlüğe iletmişlerdir.

(15) Tarafların soruşturma boyunca ortaya koyduğu tüm bilgi, belge ve görüşler incelenmiş, mezkûr görüşlerden soruşturma kapsamında değerlendirilebilecek olanlara 9/2/2016 tarihinde yayımlanan nihai bildirim raporunda yer verilmiştir. NCC’nin nihai bildirime sunmuş olduğu görüşlerde, nihai bildirim raporunda NCC’nin Bakanlığa daha önce sunmuş olduğu iddiaların yer almadığı ve bu durumun DTÖ ADA’nın 6.9 uncu maddesine aykırı bir şekilde kendilerine savunma fırsatının sunulmadığı sonucunu doğurduğu iddia edilmiştir. DTÖ ADA’nın 6.9 uncu maddesinde soruşturmayı yürüten yetkili idarelerin nihai bir belirleme yapılmadan önce, kesin önlemlerin uygulanıp uygulanmayacağı kararının esasını oluşturan ve incelenmekte olan birinci derecede önemli gerçekleri ilgili tüm taraflara bildirmesi gerektiği ve bu bildirimin tarafların menfaatlerini savunmalarına olanak tanıyacak şekilde yeterli süre içinde yapılması gerektiği hükmü amirdir. Genel Müdürlük ise bu şekilde hazırlamış olduğu nihai bildirimi tüm ilgili taraflara kendilerini savunması için yeterli olanak sağlayacak şekilde gerekli süreleri gözeterek yayımlamış DTÖ ADA’nın 6.9 uncu maddesinde yer alan yükümlülüğünü yerine getirmiştir. Söz konusu nihai bildirimde, NCC’nin ve diğer tüm ilgili tarafların soruşturmaya ilişkin görüşlerinden soruşturma kapsamında değerlendirilebilecek olanlarına yer verilmiştir.

(16) Bu Tebliğde ise nihai bildirimde ele alınan görüş ve iddialara ek olarak tarafların nihai bildirim sonrasında Genel Müdürlüğe iletmiş olduğu görüşlerin soruşturma kapsamında değerlendirilebilecek olanlarına da yer verilmiştir.

(17) İlgili taraflardan alınan bilgi ve belgelerin gizli olmayan nüshaları, talep eden bütün ilgili tarafların bilgisine sunulmak üzere hazır tutulmuş ve talep geldiğinde ilgili taraflarla paylaşılmıştır. ABD Tarım Bakanlığı ve NCC nihai bildirime sunmuş oldukları görüşlerde, ilgili tarafların soruşturma kapsamında sunduğu bilgi ve belgelerin gizli olmayan nüshalarının diğer ilgili taraflarla Bakanlık tarafından paylaşılmadığı, taraflarla paylaşılan gizli olmayan özetlerin ise tarafların savunma yapmasını kolaylaştıracak nitelikte yeterli ölçüde ve anlaşılır şekilde bilgi içermediğini iddia etmişlerdir. Tarafların soruşturma boyunca sunmuş olduğu tüm bilgi ve belgelerin gizli olmayan nüshaları taraflardan talep edenlerle paylaşılmıştır. Nitekim soruşturma kapsamında ihracatçı firmaları yasal olarak temsil eden avukatlık/danışmanlık firmaları ile gizli olmayan özetler paylaşılmıştır. Paylaşımlara ilişkin tutanaklar soruşturma dosyasında muhafaza edilmektedir. Gizli olmayan özetlerin bir kopyasını tedarik eden söz konusu avukatlık firmalarından bir tanesinin NCC’yi de temsil ettiği Genel Müdürlüğe resmi olarak bildirilmiştir. ABD Tarım Bakanlığı yetkilileri ise soruşturma boyunca gizli olmayan özetleri görmek istediklerine ilişkin herhangi bir talebi Genel Müdürlüğe iletmemiştir. DTÖ ADA’nın 6.5 inci maddesinde soruşturmayı yürüten yetkili idarelerin gizli bilgi veren ilgili taraflardan bu bilgilerin gizli olmayan özetlerini vermelerini istemeleri gerektiği hükmü amirdir. Benzer bir ifade de Yönetmeliğin 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasında şu şekilde geçmektedir: “Gizlilik kaydıyla bilgi veren tarafın, bu bilgilerin gizli olmayan bir özetini vermesi gerekir. Gizli olmayan özet, esas bilginin makul ölçüde anlaşılmasına olanak sağlayacak ayrıntıda olmalıdır”. Genel Müdürlük tüm ilgili taraflara konuya ilişkin bildirimi soruşturmanın açılışına yönelik İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2014/33)’in 6 ncı maddesinin yedinci fıkrasında şu şekilde duyurmuş ve DTÖ ADA’nın 6.5 inci maddesi gereği yükümlülüğünü yerine getirmiştir:

“Soruşturma süresince, Yönetmeliğin 22 nci maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde gizlilik kaydıyla verilen her tür bilgi, belge ve görüşün gizli olmayan bir özeti sunulur. Gizli olmayan özet, esas bilginin makul ölçüde anlaşılmasına olanak sağlayacak ayrıntıda olmalıdır. İlgili taraflar, istisnai hallerde bu bilgilerin özetlenemeyecek nitelikte olduklarını belirtebilirler. Bu gibi istisnai durumlarda, bilgilerin özetlenemeyecek nitelikte olmasının nedenlerinin belirtilmesi gerekir.”

Yerinde doğrulama soruşturmaları

MADDE 6 – (1) Yönetmeliğin 21 inci maddesi çerçevesinde ABD’de yerleşik örneklemeye dâhil edilen tacir firmalar nezdinde 12-18/11/2015 tarihlerinde yerinde doğrulama soruşturmaları gerçekleştirilmiştir.

Soruşturma dönemi ve zarar inceleme dönemi

MADDE 7 – (1) Damping belirlemesi için 1/1/2014-30/9/2014 tarihleri arası soruşturma dönemi olarak kabul edilmiştir. Zarar belirlemelerinde ise veri toplama ve değerlendirme için 1/1/2012-31/12/2014 arasındaki dönem zarar inceleme dönemi olarak belirlenmiştir.

(2) ABD Tarım Bakanlığı ve NCC, zarar inceleme döneminin inceleme raporunda 1/1/2011-31/12/2013 dönemi olarak tanımlandığını; ancak, nihai bildirim raporunda söz konusu dönemin bilinçli bir şekilde 1/1/2012-31/12/2014 dönemi olarak belirlendiğini ve 2011 yılının zarar inceleme döneminden çıkarılması sonucunda ABD menşeli ithalattaki mutlak ve nispi artış oranının olması gerekenden daha yüksek çıktığını iddia etmişlerdir. Anti-Damping Uygulamaları Komitesinin damping soruşturmalarında veri toplama dönemine ilişkin 5/5/2000 tarihli tavsiye kararının 1(a) maddesinde, damping soruşturmalarına ilişkin veri toplama döneminin en az 6 aylık normalde ise 12 aylık ve soruşturmanın açılışına mümkün olan en yakın verileri içermesi gerektiği; 1(c) maddesinde ise zarara ilişkin verilerin normal şartlarda en az üç yıllık dönemi içermesi gerektiği tavsiye edilmiştir. Soruşturmanın açılış aşamasında her ne kadar 2011-2013 dönemi zarar incelemesinde kullanılmış olsa da tüm ilgili taraflara gönderilen soru formlarında 2012-2014 dönemine ilişkin veri talep edilmiştir. Soruşturmanın nihai bildirim aşamasına gelene kadar da tacir veya ithalatçı/kullanıcı firmalardan soru formlarında yer alan dönemlere ilişkin herhangi bir şikâyet ve/veya öneri gelmemiştir. Soruşturma dönemi belirlenirken mevzuat çerçevesinde ve bahsi geçen tavsiye kararı dikkate alınarak soruşturmanın açılış tarihine en yakın dönem olan 1/1/2014-30/9/2014 dönemi esas alınmıştır. Zarar inceleme döneminde ise mevzuat hükümleri ve söz konusu tavsiye kararı dikkate alınarak eğilim analizi yapılmasına da imkân tanıyacak şekilde soruşturma dönemini de kapsayan üç yıllık bir dönem esas alınmıştır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Soruşturma Konusu Ürün ve Benzer Ürün

Soruşturma konusu ürün

MADDE 8 – (1) Soruşturma konusu ürün, 52.01 GTP altında sınıflandırılan “karde edilmemiş veya penyelenmemiş pamuk”tur.

(2) Pamuk, hasat edilen ürünü işleyen çırçır sanayii, lifi ile tekstil sanayii, çekirdeği ile yağ ve yem sanayii ve linteri ile de kâğıt sanayii için stratejik önem taşıyan bir ürün konumundadır. Pamuk çekirdeğinden elde edilen yağ, petrole alternatif olarak biyodizel üretiminde de hammadde olarak kullanılmaktadır. Bunların yanında nüfus artışı ve yaşam standardının yükselmesi, pamuk bitkisine olan talebi de artırmaktadır. Dünyada az sayıda ülke ekolojisinin pamuk tarımına elverişli olması nedeniyle, dünya üretiminin büyük bölümü Türkiye’nin de içinde bulunduğu az sayıda ülke tarafından üretilmektedir.

(3) Pamuk bitkisinin kozasının içinde bulunan çekirdekler pamuk lifleriyle kaplıdır. Bu liflerin esas unsuru selüloz olup üzerleri mumlu bir madde ile kaplıdır. Bunların dış yüzeyleri düzgün ve doğal; renkleri beyaz, sarımtırak veya hatta kahverengimsi veya kırmızımsıdır. Kozalar olgunlaşıp az veya çok genişçe açıldığında hasat edilirler.

(4) Pamuk bitkisi esas olarak tekstil sanayiinin temel hammaddelerinden olan pamuk lifi elde etmek için üretilmektedir. Bununla beraber, yukarıda da izah edildiği üzere, tarladan toplanan ham ürün, içerisinde çekirdekleri ve çekirdeklerin dışını kaplayan lifi bulunduran koza halindedir. Pamuğun bu hali “kütlü pamuk” olarak tanımlanmaktadır. Kütlü pamuğun tekstilde kullanılabilir hale gelmeden önce çekirdeklerinden ve toprak, bitki sapı gibi diğer dışsal atıklardan arındırılması gerekmektedir. Bu amaçla kütlü pamuk çırçırlama işlemine tabi tutulmaktadır. Çırçır tesislerinde çekirdeklerin etrafındaki lifler ayıklanırken, bu işlemin sonucunda çiğit olarak da bilinen pamuk tohumu ve çırçır atığı ortaya çıkmaktadır. Pamuk çekirdeklerinin etrafındaki nispeten kısa lifler ise linter olarak bilinen ve kâğıt endüstrisinden savunma sanayiine kadar kullanım alanı olan ürünün üretilmesinde kullanılmaktadır.

(5) Sahip olduğu lifin fiziki özelliklerine göre pamuklar çeşitli kategorilerde sınıflandırılmaktadır. Lif uzunluğu 19 ila 24,6 mm arasında değişen pamuklar kısa lifli olarak adlandırılmaktadır. Kısa boylu ve sert liflere sahip olduklarından ve yaylanma (eski haline gelme) özellikleri fazla olduğundan daha çok yatak, yorgan ve şilte gibi ürünlerin dolgu malzemesi olarak kullanılmaktadır. Lif uzunluğu 24,6 ila 28,5 mm arasında değişen pamuklar orta lifli olarak sınıflandırılmaktadır. Lif uzunluğu 28,5 ila 34,9 mm arasında değişen pamuklar ise uzun lifli pamuklardır. Yerli üretimi yapılan tescilli pamuk çeşitlerinin %98’ini orta uzun lifli Gossypium Hirsutum türü çeşitler, %2’sini ise yerli olarak tanımlanan kapalı koza tipindeki çeşitler teşkil etmektedir. Lif uzunluğu 34,9 mm’den fazla olan pamuklar ise çok uzun lifli pamuklar olup dünyada çok sınırlı olarak üretilebilmektedir. Lif uzunluğu pamuğun sınıflandırılmasındaki en önemli ölçüttür. Lif uzunluğu haricinde pamuğun rengi, su geçirgenliği, elyaf mukavemeti ve elyafın içindeki yabancı madde oranı da pamuğun kalitesini ve fiyatını etkileyebilen unsurlar arasındadır.

Benzer ürün

MADDE 9 – (1) Soruşturma konusu ürün ile YÜD tarafından üretilen ve Türkiye piyasasında satılan pamuğun teknik ve fiziki özellikleri ve temel kullanım alanı itibariyle benzer özelliklere sahip olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle, söz konusu ürünler Yönetmeliğin 4 üncü maddesi çerçevesinde benzer ürün olarak kabul edilmiştir.

(2) NCC nihai bildirime sunmuş olduğu görüşlerde, inceleme raporunda yer alan bilgilerde ABD menşeli upland tipi pamukların orta lifli pamuk olarak, Türkiye’de yetişen pamukların ise uzun lifli pamuklar olarak beyan edildiğini; ancak, nihai bildirim raporunda Türkiye’de yetişen pamukların orta-uzun lifli olarak sınıflandırıldığını, bu durumun tutarsızlık olarak algılandığını iddia etmiştir. Bilindiği üzere inceleme raporundaki tespitler soruşturma açılışından önce yapılmaktadır. Soruşturma açılışında eldeki verilere göre yapılan değerlendirme, soruşturma esnasında tüm taraflardan toplanarak doğrulanan bilgi ve bulgularla desteklenen değerlendirmeler nihai bildirim raporunda ilgili taraflara ve kamuoyuna ilan edilmektedir. Yapılan değerlendirmeler neticesinde, nihai bildirim raporunda, soruşturma esnasında yapılan tespitlere dayanarak Türkiye’de üretilen pamukların orta-uzun elyaflı olduğu bilgisi tüm ilgili taraflarla paylaşılmıştır. Aynı şekilde, soruşturma esnasında işbirliğinde bulunan tacir firmaların verilerinden ABD menşeli pamuğun elyaf uzunluğunun ağırlıklı olarak orta-uzun lifli şeklinde sınıflandırıldığı görülmüştür. Öte yandan, pamuğun lif uzunluğu önemli bir kıstas olmasına rağmen benzer ürün tespiti için tek başına yeterli değildir. Nihai bildirimin 7 nci maddesinde ifade edildiği üzere soruşturma konusu ürün ile YÜD tarafından üretilen ve iç piyasada satışı yapılan ürünün teknik ve fiziki özellikleri ile temel kullanım alanı itibariyle benzer özelliklere sahip olduğu anlaşılmış ve benzer ürün tespiti DTÖ ADA’nın 2.6 ile Yönetmeliğin 4 üncü maddesine uygun şekilde yapılmıştır. Nihai bildirim sonrası dile getirilen yeni iddialar da Yönetmeliğin 4 üncü maddesi kapsamında yapılan benzer ürün değerlendirmesine halel getirmemektedir.

(3) Soruşturma konusu ürün ve benzer ürün ile ilgili açıklamalar genel içerikli olup uygulamaya esas olan bilgi, yürürlükteki Türk Gümrük Tarife Cetvelinde bulunan ilgili GTP ve karşılığı eşya tanımıdır.

(4) Önleme tabi ürünün Türk Gümrük Tarife Cetvelinde yer alan tarife pozisyonunda yapılacak değişiklikler bu Tebliğ hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Dampinge İlişkin Belirlemeler

Genel

MADDE 10 – (1) 5 inci maddenin dokuzuncu fıkrasında ek soru formuna cevap veren tacir firmaların sayısının çok fazla olması nedeniyle damping marjı hesabında Yönetmeliğin 27 nci maddesi hükümlerince örnekleme yoluna gidildiği ifade edilmiştir. Bu kapsamda, örneklemeye dahil edilen LDC, Noble, Cargill ve Staple firmaları için soruşturma dönemine yönelik damping marjı hesabı yapılmıştır.

(2) Örnekleme içinde yer alan tacir firmalar için yapılan damping marjı hesaplarında soruşturma konusu ürünün tacir firmalar tarafından yapılan iç piyasa satış fiyatları ile Türkiye’ye olan ihracat fiyatları karşılaştırılmış; üretim maliyeti de ürünün ambar çıkış maliyeti olarak esas alınmıştır.

Temsil testi

MADDE 11 – (1) Yönetmeliğin 5 inci maddesi hükmü gereğince, örneklemeye dâhil işbirliğine gelen tacir firmaların menşe ülkedeki iç piyasa satışlarının normal değer tespitinde kullanılıp kullanılmayacağının belirlenmesi için genel ve ürün tipleri bazında temsil testi uygulanmıştır. Buna göre, benzer mal satışlarının miktar bazında Türkiye’ye satışlarının %5’ini veya daha fazlasını oluşturması halinde normal değer, normal ticari işlem çerçevesinde kabul edilen iç piyasa satışları esasında, aksi halde oluşturulmuş normal değer esasında belirlenmiştir.

Normal ticari işlem testi

MADDE 12 – (1) Yönetmeliğin 5 inci maddesi hükümleri gereğince, örneklemeye dâhil işbirliğine gelen tacir firmaların menşe ülkedeki iç piyasa satışlarının normal değer tespitinde kullanılıp kullanılmayacağının belirlenmesi için ürün tipleri bazında normal ticari işlem testi uygulanmıştır.

(2) Buna göre normal değer;

a) Benzer ürünün tip bazında ağırlıklı ortalama net satış fiyatının ağırlıklı ortalama birim maliyetinin üzerinde olduğu durumlarda;

1) Birim maliyetin üzerindeki satış miktarının ürün tipinin toplam satış miktarının %80’ini veya daha fazlasını oluşturması halinde, soruşturma dönemi boyunca gerçekleşen tüm iç piyasa satış işlemlerinin (kârlı ya da kârsız) ağırlıklı ortalaması esasında,

2) Birim maliyetin üzerindeki satış miktarının ürün tipinin toplam satış miktarının %80’inden daha azını oluşturması halinde ise soruşturma dönemi boyunca gerçekleşen yalnızca kârlı iç piyasa satış işlemlerinin ağırlıklı ortalaması esasında,

belirlenmiştir.

b) Benzer ürünün tip bazında ağırlıklı ortalama net satış fiyatının, ağırlıklı ortalama birim maliyetinin altında olması halinde, soruşturma dönemi boyunca kârlı iç piyasa satış işlemlerinin ağırlıklı ortalaması esasında belirlenmiştir.

c) Benzer ürününün tip bazında kârlı satış işlemi olmaması halinde, oluşturulmuş normal değer esasında belirlenmiştir.

İç piyasa satışlarına dayanan normal değer

MADDE 13 – (1) Örneklemeye dâhil işbirliğine gelen tacir firmalar için Yönetmeliğin 5 inci maddesi hükmü gereğince iç piyasa satışlarının esas alındığı hallerde normal değer, menşe ülkenin iç pazarında benzer ürün için normal ticari işlemler çerçevesinde bağımsız alıcılar tarafından ödenmiş olan veya ödenmesi gereken fiyatlar esasında belirlenmiştir.

Oluşturulmuş normal değer

MADDE 14 – (1) Oluşturulmuş normal değer, firmalardan temin edilen benzer ürünün tedarik maliyeti ile satış, genel ve idari giderler ve finansman giderine, Yönetmeliğin 6 ncı maddesi hükmüne göre, normal ticari işlemler çerçevesinde benzer ürün satışlarından elde edilen ağırlıklı ortalama kâr oranının eklenmesi suretiyle hesaplanmıştır.

(2) NCC ile tacir firmalardan LDC, Noble ve Staple nihai bildirim raporuna sunmuş oldukları görüşlerde vadeli işlem piyasaları aracılığıyla fiyat riskinden korunma aracının (hedging) tacir firmaların pamuk satış maliyetini etkileyen bir unsur olduğunu, maliyetleri etkileyen bir unsur olarak firmaların gelir tablosu, bilanço ve benzeri finansal tablolarında bu işlemlerin etkisinin gösterildiğini, bunun gerek IFRS gerekse de U.S. GAAP gereğince finansal tablolarda yer alması gereken bir maliyet unsuru olduğunu, DTÖ ADA’nın 2.2.1.1 inci maddesi ile Yönetmeliğin 6 ncı maddesi gereği damping marjı hesabında kullanılacak olan maliyetlerin normal olarak ihracatçı ülkenin kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun olması hükmünce bu tür maliyetlerin yani vadeli işlem piyasaları yoluyla fiyat riskinden korunma aracından elde edilen net gelirlerin soruşturma konusu ürünün satış maliyetini düşürücü bir unsur olarak dikkate alınması gerektiğini iddia etmişlerdir.

(3) Noble firması nihai bildirime sunmuş olduğu görüşte fiyat riskinden korunma aracının yüksek miktarlarda fiziksel satışların ise nispeten düşük miktarlarda yapıldığını, bir vadeli kontratın birden fazla fiziksel satışla ilgisi olabileceğini, fiziksel karşılığı olmayan spekülatif alım ve satımlarla fiziksel karşılığı olan fiyat riskinden korunma amaçlı alım ve satımların birbirinden ayrılmasının mümkün olmayacağını belirtmiştir. LDC ve Staple firmaları ise kendi firmalarının ABD Emtia Vadeli Kontratları Takas Kurumu tarafından bona fide tacir olarak sınıflandırıldıklarını, bu tür tacirlerin vadeli işlem piyasalarında fiziksel pamuk pozisyonlarını aşamayacak şekilde takas yapabileceklerini ve fiziksel pozisyon ile takas durumunun CFTC tarafından sıkı bir şekilde denetlendiğini ifade etmiştir. LDC firması fiziksel pamuk satışlarıyla vadeli kontrat alım-satımlarının birbiriyle eşleştirilemeyeceğini, gün içinde gerçekleştirilen fiziksel alım-satımların ilk giren ilk çıkar yöntemiyle vadeli kontratlarla dengelendiğini, dolayısıyla fiziksel pamuk satışlarıyla vadeli kontratların eşleştirilmesinin gerekli olmadığını zaten mümkün de olmadığını ifade etmiştir.

(4) Tacir firmalardan Cargill’in nihai bildirim sonrası Genel Müdürlüğe sunmuş olduğu görüşlerde ise vadeli işlem piyasaları yoluyla fiyat riskinden korunma aracı nedeniyle elde edilen fayda veya zararın damping marjı hesaplamalarıyla ilişkisiz olmasından dolayı firmanın bu tür bir ayarlama talep etmediği; fiziksel pamuk ticaretindeki fiyatlandırmanın firmalar tarafından piyasa koşullarına göre kararlaştırıldığı; vadeli piyasalardaki işlemlerin tamamen finansal işlemler olduğu; bu tür işlemlerin pamuk ihracatçılarının ana faaliyetlerinden tamamen farklı, ancak bu faaliyetlerin riskini azaltmaya dönük işlemler olduğu; bu tür işlemlerden elde edilen kârları fiziksel pamuk satışının bir maliyet unsuruymuş gibi göstermenin maliyetleri gerçek olmayan bir şekilde düşüreceği, bu durumun da mevcut dampingi gizleyebileceği; vadeli işlem piyasalarından elde edilen net kâr ya da zararın IFRS ya da US GAAP kurallarınca firmaların mali tablolarında kaydedilmesinin bu unsurların damping hesaplamalarında kullanılmasını gerektirmediği ifade edilmiştir.

(5) Genel müdürlükçe damping marjı hesabı yapılmış olan firmalara gönderilen firma özel nihai bildirimlerinde, bu tür maliyetlerin damping marjı hesaplamalarında kullanılmadığı ve bunun nedenleri olarak vadeli kontratların fiziksel pamuk satışlarıyla eşleştirilememesi ve finansal tablolarda gösterilen fiyat riskinden korunmaya ilişkin net fayda veya zararın fiziksel pamuk satışlarıyla ilişkisi olmayan ve sadece finansal bazı spekülatif hareketler sonucu elde edilmiş fayda veya zararları da kapsayabilecek olması gösterilmiştir. Nihai bildirim sonrası yapılan değerlendirme sonucu, pamuk fiyatındaki dalgalanmadan kaynaklanan fiyat riskinden korunma amacıyla vadeli işlemler piyasasında yapılan işlemlerin fiziksel pamuk alım-satımındaki maliyetleri ya da fiyatlandırmayı etkilemediği; bu tür işlemlerin fiziksel pamuk satışıyla ilintili olmasına rağmen doğrudan işlem bazında satışlarla ilişkilendirilemediği; bu tür işlemlerin fiziksel pamuk pozisyonunun dışına da çıkılabilerek spekülatif ve takas kârı amaçlı bir şekilde de gerçekleştirilebildiği anlaşılmıştır. Bu çerçevede, her ne kadar tacir firmaların genel finansal durumunu yansıtması bakımından bu tür işlemlerden elde edilen net kâr firmaların mali tabloları içerisinde IFRS ve US GAAP kuralları gereği gösterilse de DTÖ ADA’nın 2.2.1.1 ve Yönetmeliğin 6 ncı maddesi hükümlerince bu tür işlemlerden elde edilen fayda fiziksel pamuk satışının bir maliyet unsuru olarak değerlendirilmemiş ve damping marjı hesaplamalarında vadeli işlem piyasalarında fiyat riskinden korunmaya yönelik işlemlerden elde edilen fayda dikkate alınmamıştır.

İhraç fiyatının belirlenmesi

MADDE 15 – (1) Yönetmeliğin 9 uncu maddesi uyarınca, ihraç fiyatı, örnekleme dâhilindeki tacir firmaların Türkiye’ye satışlarında ilk bağımsız alıcıya fiilen ödenen fiyat esasında belirlenmiştir.

Fiyat karşılaştırması

MADDE 16 – (1) Adil bir karşılaştırmanın yapılabilmesini teminen, normal değer ile ihraç fiyatı mümkün olduğu ölçüde ambardan çıkış aşamasına getirilerek aynı ticari aşamada karşılaştırılmıştır.

(2) Yönetmeliğin 10 uncu maddesi hükmü gereğince, ilgili taraflarca fiyat karşılaştırmasını etkilediği ileri sürülen hususlar değerlendirilmiş ve taşıma, sigorta, yükleme ve bindirme masrafları, paketleme giderleri, ödeme koşulları, indirim, geri ödeme, banka masrafları, fiziksel farklılıklar gibi belgelendirilen, uygulanabilir ve haklı görülen ayarlamalar yapılmıştır.

(3) Cargill firması nihai bildirim raporu sonrası Genel Müdürlüğe sunmuş olduğu görüşlerde, oluşturulmuş normal değer hesabında ihracat satışlarını yansıtan bir oranın kullanılması gerektiğini iddia etmiştir. İlaveten, firma damping marjı hesabında dikkate alınan kalite farklılıklarını yansıtan bir ayarlamanın iç piyasa satışlarında dikkate alındığını ancak ihracat satışlarında dikkate alınmadığını ifade etmiştir. Yapılan inceleme sonucu, nihai bildirim aşamasında hesaplanan Cargill firmasına ait damping marjında ayarlama olarak kabul edilen kalite farklarını yansıtan ayarlama, nihai damping marjı hesabında kabul edilmemiş ve konuya ilişkin gerekçeleri içeren firma özel nihai bildirimi firmaya gönderilmiştir. İlaveten, firmanın yerinde doğrulama esnasında Genel Müdürlüğe sunduğu maliyet tablolarında sadece Türkiye’ye satışları olan ürün tiplerinin satış, genel ve idari giderlerinin iç piyasada oluşan maliyetleri yansıtması gerektiği gerek firmaya gönderilen soru formlarında gerekse de yerinde doğrulama esnasında firmaya iletilmiştir. Firma tarafından bu şekilde hazırlandığı kabul edilen ve Genel Müdürlük tarafından yerinde doğrulama esnasında doğrulaması yapılan veriler kullanılarak damping marjı hesaplanmıştır. Firmanın bu şekilde temin edilen verilerle hesaplanan damping marjına ilişkin değişiklik yapılması talebi DTÖ ADA’nın 6.14 üncü maddesi de göz önüne alınarak uygun görülmemiştir.

(4) LDC firması nihai bildirim raporu sonrası Genel Müdürlüğe sunmuş olduğu görüşlerde, oluşturulmuş normal değer hesabında sadece Türkiye’ye satışı olan ürün tiplerinde kullanılan satış, genel ve idari giderlerin iç piyasa şartlarını yansıtması gerektiğini iddia etmiştir. Firmanın maliyet tabloları Genel Müdürlüğe sunulmadan önce sadece Türkiye’ye satışları olan ürün tiplerinin satış, genel ve idari giderlerinde iç piyasayı yansıtan bir değer kullanılması gerektiği gerek firmaya gönderilen soru formlarında gerekse de yerinde doğrulama esnasında Genel Müdürlük tarafından firmaya iletilmiştir. Firma tarafından bu şekilde hazırlandığı kabul edilen ve Genel Müdürlük tarafından yerinde doğrulama esnasında doğrulaması yapılan veriler kullanılarak damping marjı hesaplanmıştır. Firmanın bu şekilde temin edilen verilerle hesaplanan damping marjına ilişkin değişiklik yapılması talebi DTÖ ADA’nın 6.14 üncü maddesi de göz önüne alınarak uygun görülmemiştir.

(5) Noble firmasının nihai bildirim raporu sonrası Genel Müdürlüğe sunmuş olduğu görüşlerde, fiziksel farklılıkları yansıtan bir ayarlamanın damping marjı hesabında dikkate alınması gerektiği ile oluşturulmuş normal değer hesabında sadece Türkiye’ye satışı olan ürün tiplerinde kullanılan satış, genel ve idari giderlerin iç piyasa şartlarını yansıtması gerektiği iddia edilmiştir. Firmanın fiziksel farklılıkları yansıttığı ayarlamadaki yönteme ilişkin doğrulanabilir nitelikte bir belge sunulamadığından, söz konusu ayarlama damping marjı hesabında kullanılmamıştır. İlaveten, firmanın maliyet tabloları Genel Müdürlüğe sunulmadan önce sadece Türkiye’ye satışları olan ürün tiplerinin satış, genel ve idari giderlerinde iç piyasayı yansıtan bir değer kullanılması gerektiği gerek firmaya gönderilen soru formlarında gerekse de yerinde doğrulama esnasında Genel Müdürlük tarafından firmaya iletilmiştir. Firma tarafından bu şekilde hazırlandığı kabul edilen ve Genel Müdürlük tarafından yerinde doğrulama esnasında doğrulaması yapılan veriler kullanılarak damping marjı hesaplanmıştır. Firmanın bu şekilde temin edilen verilerle hesaplanan damping marjına ilişkin değişiklik yapılması talebi DTÖ ADA’nın 6.14 üncü maddesi de göz önüne alınarak uygun görülmemiştir.

(6) Staple firmasının nihai bildirim raporu sonrası Genel Müdürlüğe sunmuş olduğu görüşlerde kendilerine sunulan firma özel nihai bildirimde vadeli piyasalar aracılığıyla fiyat riskinden korunma aracına ilişkin ayarlamaların marj hesabında dikkate alınmadığının ifade edildiğini; ancak, bu tür bir ayarlamanın maliyette dikkate alındığını, bu ayarlamanın dikkate alınmayarak tutarlılık sağlanabileceği iddia edilmiştir. Yapılan inceleme sonucu, Staple firmasının bu görüşünü destekleyici doğrulanabilir belgeler sunması nedeniyle söz konusu ayarlama talebi haklı görülmüş ve fiyat riskinden korunma aracına ilişkin ayarlamalar marj hesabından çıkarılmıştır. İlaveten, Staple firması, firmanın iç piyasa satışları ile Türkiye’ye satışları arasındaki borsanın ağırlıklı ortalama fiyat tabanı farkları, ambarlama maliyetleri arasındaki farklar ve kalite farklarını yansıtan ayarlamalar talep etmiştir. Ancak, soruşturmanın bu aşamasında firma bu ayarlamalara ilişkin doğrulanabilir nitelikte destekleyici belgeler sunmamıştır. Bu ayarlama talepleri DTÖ ADA’nın 6.14 üncü maddesi göz önüne alınarak damping marjı hesabında kullanılmamıştır.

Damping marjları

MADDE 17 – (1) Yönetmeliğin 11 inci maddesi çerçevesinde damping marjları, normal değer ile ihraç fiyatlarının ağırlıklı ortalamalarının karşılaştırılması suretiyle hesaplanmıştır. Damping marjının belirlenmesinde kullanılan yöntem ile yapılan hesaplamalar, firma özel nihai bildirimlerinde kapsamlı ve ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

(2) Soru formuna cevap veren ancak örnekleme içinde yer almayan firmalar için damping marjı, örnekleme içinde yer alan firmalara hesaplanan damping marjının ağırlıklı ortalamasının alınması suretiyle bulunmuştur.

(3) Buna göre, soru formuna cevap veren ve örnekleme içinde yer alan tacir firmalar ile soru formuna cevap veren ancak örnekleme içinde yer almayan firmalar için CIF bedelin yüzdesi olarak hesaplanan damping marjları aşağıdaki gibidir.

Firma Adı Damping Marjı (CIF %)
Cargill 3,16%
LDC 7,91%
Noble 5,89%
Staple 5,84%
Örnekleme Dışı Soru Formuna Cevap Vermiş Firmalar 5,83%

BEŞİNCİ BÖLÜM

Zarara İlişkin Belirlemeler

İthalatın hacmi ve gelişimi

MADDE 18 – (1) Yönetmeliğin 17 nci maddesi çerçevesinde, soruşturma konusu ülke menşeli ithalatın hacminde mutlak veya nispi olarak artış olup olmadığı incelenmiştir. Söz konusu inceleme 6 ncı maddede belirtilen zarar inceleme dönemi için yapılmıştır.

(2) ABD Tarım Bakanlığının nihai bildirim sonrası sunmuş olduğu görüşlerde, nihai bildirimde 2014 yılına ilişkin zarar analizinde 9 aylık verilerin herhangi bir sebep gösterilmeden yıllıklandırıldığı ve bu şekilde oluşturulan değerlerin 2012 ve 2013 yıllarında fiili olarak gerçekleşen değerlerle kıyaslandığı, bu durumun ise Genel Müdürlüğün soruşturma kapsamında nesnel bir değerlendirme yapma yükümlülüğünü zedelediği iddia edilmiştir. Gerek nihai bildirim raporunda gerekse de bu Tebliğdeki zarar analizi, 6 ncı maddede belirtilen zarar inceleme dönemi esas alınarak yapılmıştır. Zarar analizinde kullanılan 2014 yılı yıllık verileri ise tıpkı 2012 ve 2013 yıllarındaki veriler gibi fiili olarak gerçekleşmiş TÜİK verileri olup herhangi bir yıllıklandırma yapılmamıştır.

Ürünün genel ithalatı

MADDE 19 – (1) Soruşturma konusu ürünün genel ithalatı incelendiğinde, 2012 yılında 613.661 ton olan ithalatın, 2013 yılında 869.174 ton, 2014 yılının ilk dokuz ayında 695.455 ton, 2014 yılı genelinde ise 913.088 ton olarak gerçekleştiği görülmektedir.

(2) Genel ithalatın değer olarak gelişimine bakıldığında, 2012 yılında 1.274.928.744 ABD Doları olan ithalatın, 2013 yılında 1.681.401.741 ABD Dolarına yükseldiği, 2014 yılının ilk dokuz ayında 1.385.436.158 ABD Doları olarak gerçekleştiği ve yıl genelinde ise 1.750.111.914 ABD Doları seviyesine yükseldiği tespit edilmiştir.

(3) Ürünün genel ithalatı 2012-2014 döneminde miktar olarak %48,8, değer olarak ise %37,3 oranında artış göstermiştir.

Ürünün soruşturma konusu ülkeden ithalatı

MADDE 20 – (1) Soruşturma konusu ürünün ABD menşeli ithalatı incelendiğinde, 2012 yılında 295.956 ton olan ithalatın, 2013 yılında 444.266 tona yükseldiği, 2014 yılının ilk dokuz ayında 406.858 ton olarak gerçekleştiği, 2014 yılı genelinde ise 450.226 ton seviyesine çıktığı görülmektedir.

(2) ABD menşeli pamuğun değer olarak ithalatına bakıldığında, 2012 yılında 653.664.870 ABD Doları olan ithalatın, 2013 yılında 869.367.705 ABD Dolarına yükseldiği, 2014 yılının ilk dokuz ayında 834.135.027 ABD Doları olarak gerçekleştiği, 2014 yılı genelinde ise 914.956.709 ABD Doları seviyesine yükseldiği tespit edilmiştir.

(3) ABD menşeli soruşturma konusu dampingli ithalat 2012-2014 döneminde miktar olarak %52,1, değer olarak ise %40 oranında artış göstermiştir.

Ürünün üçüncü ülkelerden ithalatı

MADDE 21 – (1) Soruşturma konusu ürünün üçüncü ülkeler kaynaklı ithalatı incelendiğinde 2012 yılında 317.705 ton olan ithalatın, 2013 yılında 424.908 tona yükseldiği, 2014 yılının ilk dokuz ayında 288.597 olarak gerçekleştiği, 2014 yılı genelinde ise 462.862 ton seviyesine yükseldiği görülmektedir.

(2) Üçüncü ülkeler kaynaklı ithalatın değer olarak gelişimi incelendiğinde, 2012 yılında 621.263.874 ABD Doları olan ithalatın, 2013 yılında 812.034.036 ABD Dolarına yükseldiği, 2014 yılının ilk dokuz ayında 551.301.131 ABD Doları olarak gerçekleştiği, 2014 yılı genelinde ise 835.155.205 ABD Doları seviyesine yükseldiği tespit edilmiştir.

(3) Üçüncü ülkeler kaynaklı ithalat 2012-2014 döneminde miktar olarak %45,7, değer olarak ise %34,4 oranında artış göstermiştir.

Türkiye’deki toplam benzer mal tüketimi ve pazar payları

MADDE 22 – (1) Türkiye’deki toplam benzer mal tüketiminin hesaplanmasında pamuk lifine ilişkin TÜİK tarafından sağlanan üretim verilerine TEPGE pamuk raporlarından derlenmiş dönem başı stok miktarı eklenmiş, bulunan miktardan inceleme konusu GTP altında gerçekleştirilen ihracat miktarı ile dönem sonu stok miktarları çıkarılmış ve hesaplanan bu rakam yerli üreticilerin net yurt içi satış miktarı olarak kabul edilmiştir. Bu şekilde hesaplanan yurt içi satış miktarına toplam ithalat miktarının eklenmesi suretiyle toplam Türkiye pazarının büyüklüğü tespit edilmiştir. YÜD’ün yurt içi satışları ve inceleme konusu ülkeden gerçekleştirilen ithalatın toplam tüketime oranlanmasıyla pazar payları hesaplanmıştır. 2014 yılı için önceki yıllarla sağlıklı bir karşılaştırma yapılabilmesini teminen 9 aylık veriler yerine fiili olarak gerçekleşmiş yıllık veriler kullanılmıştır.

(2) Buna göre, yurt içi tüketim miktarı 2012 yılında 1.559.523 ton iken 2013 yılında 1.576.868 tona yükselmiş, 2014 yılında ise 1.530.002 ton olarak gerçekleşmiştir.

(3) ABD’nin toplam tüketim içerisindeki payı incelendiğinde 2012 yılında %19 seviyesinde olan pazar payının 2013 yılında %28’e, 2014 yılında ise %29 seviyesine yükseldiği görülmektedir. Yerli olmayan tedarik kaynakları arasında en büyük pazar payına sahip ülke ABD’dir. 2012-2014 döneminde soruşturma konusu ülke olan ABD, Türkiye piyasasından ilave %10’luk bir pazar payı edinmiştir.

(4) Diğer ülkeler menşeli ithalatın tamamının toplam Türkiye pazarından aldığı pay ise 2012 yılında %20, 2013 yılında %27, 2014 yılında ise %30 olarak gerçekleşmiştir.

(5) YÜD’ün toplam Türkiye pazarından aldığı pay 2012 yılında %61 iken 2013 yılında %45’e, 2014 yılında ise %40’a gerilemiştir. 2012-2014 yılları arasında YÜD’deki pazar payı kaybının temel kaynağı ABD menşeli dampingli ithalat olmuştur. Yerli üreticilerin pazar payı kaybının %47’si ABD menşeli dampingli ithalattan, %44’ü diğer ülkeler menşeli ithalattan, %9’u ise toplam Türkiye pazarının küçülmesinden kaynaklanmıştır.

İthalat fiyatlarının gelişimi

MADDE 23 – (1) Toplam ithalatın ağırlıklı ortalama birim fiyatlarına bakıldığında 2012 yılında 2.078 ABD Doları/ton olan birim fiyatın, 2013 yılında 1.934 ABD Doları/ton’a düştüğü, 2014 yılının ilk dokuz ayında 1.992 ABD Doları/ton’a yükseldiği, 2014 yılı genelinde ise 1.917 ABD Doları/ton olarak gerçekleştiği görülmektedir.

(2) ABD menşeli soruşturma konusu ürün ithalatının ağırlıklı ortalama birim fiyatlarına bakıldığında ise 2012 yılında 2.209 ABD Doları/ton olan birim fiyatın, 2013 yılında 1.957 ABD Doları/ton’a düştüğü, 2014 yılının ilk dokuz ayında 2.050 ABD Doları/ton’a yükseldiği, 2014 yılı genelinde ise 2.032 ABD Doları/ton olarak gerçekleştiği görülmektedir.

(3) Soruşturma konusu ürünün diğer ülkeler kaynaklı ithalatının ağırlıklı ortalama birim fiyatlarına bakıldığında 2012 yılında 1.955 ABD Doları/ton olan birim fiyatın, 2013 yılında 1.911 ABD Doları/ton’a düştüğü, 2014 yılının ilk dokuz ayında 1.910 ABD Doları/ton seviyesinde gerçekleştiği, 2014 yılı genelinde ise 1.804 ABD Doları/ton seviyesine düştüğü görülmektedir.

Fiyat kırılması ve fiyat baskısı

MADDE 24 – (1) Yönetmeliğin 17 nci maddesinin ilgili hükümleri çerçevesinde dampingli ithalatın YÜD’ün satış fiyatları üzerindeki etkisi değerlendirilirken örnekleme içinde yer alan ihracatçı firmalar bazında fiyat kırılması ve fiyat baskısı miktar ve oranları hesaplanmıştır. İhracatçı firmalar için fiyat kırılması ve fiyat baskısı hesabı soruşturma dönemi için yapılmıştır.

(2) Fiyat kırılması, ithal ürün fiyatlarının Türkiye piyasasında YÜD’ün yurt içi satış fiyatlarının yüzde olarak ne kadar altında kaldığını gösterir. Fiyat baskısı ise YÜD’ün olması gereken satış fiyatı ile soruşturma konusu ithal ürünlerin Türkiye pazarına giriş fiyatlarını karşılaştırmaktadır.

(3) Fiyat kırılması ve fiyat baskısı analizinde, örnekleme içinde yer alan ihracatçı firmaların verileri kullanılmıştır. Analizde YÜD’ün yurtiçi satış fiyatları için soruşturma konusu ABD menşeli pamukla standart açısından en yakın olan Beyaz Standart-1 tipli pamuğun İzmir Ticaret Borsası’nda soruşturma döneminde gerçekleşmiş ağırlıklı ortalama birim fiyatı kullanılmıştır. Borsa fiyatları ambar çıkışı teslim şeklinde olduğu için üretici/ihracatçıların liman çıkış fiyatı ile YÜD’ün ambar çıkış fiyatı aynı aşamada kabul edilmiştir.

(4) Soruşturma konusu ürünün liman çıkış fiyatları bulunurken ağırlıklı ortalama CIF ihraç fiyatının üzerine işbirliğinde bulunan ithalatçılardan alınan ithalat masraf bilgileri çerçevesinde %2 oranında diğer ithalat masrafları ilave edilmiştir. Soruşturma konusu üründe tüm ülkelere gümrük vergisi muafiyeti uygulanması nedeniyle CIF ithalat fiyatlarına gümrük vergisi eklenmemiştir.

(5) Fiyat kırılması hesabında, dördüncü fıkrada nasıl bulunduğu ayrıntılı bir şekilde verilen ithalatın liman çıkış fiyatı ile YÜD’ün ağırlıklı ortalama yurtiçi fiyatı karşılaştırılmıştır. Her iki fiyat arasındaki fark firmaların CIF bazlı ihracat fiyatlarına oranlanmıştır. Soruşturma döneminde örnekleme dâhilindeki 4 firmadan LDC firması hariç diğer tüm firmalar YÜD’ün fiyatlarını belirli oranlarda kırmıştır.

(6) Fiyat baskısı hesabında ise YÜD’ün olması gereken satış fiyatı, YÜD’ün soruşturma döneminde gerçekleşmiş ağırlıklı ortalama birim ticari maliyetine makul bir kâr oranı eklenerek bulunmuştur. Karşılaştırmanın sağlıklı bir şekilde yapılabilmesini teminen, ABD menşeli pamuğa en yakın tiplerden biri olan Ege pamuğunun Türkiye Ulusal Pamuk Konseyi tarafından hesaplanmış soruşturma dönemi maliyetleri, tacir firmaların lehine olacak şekilde YÜD’ün kütlü pamuk maliyeti olarak kullanılmıştır. Kütlü pamuktan lifli pamuk maliyetine geçiş için ise TEPGE raporlarında yer alan %38 verimlilik oranı ve yine Türkiye Ulusal Pamuk Konseyi verilerinden derlenen 250 TL/Ton çırçırlama maliyeti eklenmiş ve bulunan bu değer, ticarete konu olan lifli pamuğun ticari maliyeti olarak kabul edilmiştir. Daha sonra, birim ticari maliyete makul bir kâr oranı (%5) eklenmiş ve lifli pamuğun yurt içi piyasada olması gereken fiyatı bulunmuştur. Bulunan bu fiyat ile soruşturma konusu ürün ithalatının liman çıkış fiyatı aynı aşamada kabul edilmiştir. Buna göre, örnekleme içinde yer alan tüm tacir firmaların soruşturma döneminde YÜD’ün yurt içi satış fiyatlarını belirli oranlarda baskı altında tuttuğu tespit edilmiştir. Fiyat kırılması ve fiyat baskısı oranlarına ilişkin detaylar aşağıdaki gibidir.

 

Fiyat Kırılması (CIF%) Fiyat Baskısı (CIF%)
Cargill 2,80 11,96
LDC -2,24 6,48
Noble 2,90 12,06
Staple 1,06 10,06

(7) NCC’nin nihai bildirim raporuna sunmuş olduğu görüşlerde, İzmir Ticaret Borsası Beyaz Standart-1 pamuk türünün fiyat kırılması hesabında kullanılmasının arkasında bir dayanak olmadığını iddia etmiştir. Oysa Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünün yayımlamış olduğu 2014 Yılı Pamuk Raporunda da vurgulanmaktadır ki yurtiçinde tip bazında ABD menşeli pamuğa en yakın pamuk türü Ege pamuğudur. Dolayısıyla, fiyat kırılması analizinde benzer pamuk tiplerinin fiyatları karşılaştırılmıştır.

(8) NCC’nin görüşlerinde ilaveten, fiyat baskısı hesabında kullanılan pamuğun olması gereken fiyatında yer alan makul kâr oranına herhangi bir dayanak olmadığı, pamuk piyasasında fiyatların maliyet artı kâr şeklinde çiftçiler tarafından belirlenmediği, dolayısıyla olması gereken fiyatın ticari maliyet artı makul kâr şeklinde belirlenemeyeceği; öte yandan ithalatın liman çıkış fiyatının bulunmasında kullanılan %2’lik ithalat masraflarına ilişkin oranın dayanaksız olduğu, Bakanlığın farklı soruşturmalarda farklı oranlar kullandığı, bu oranın %3 ya da %4 olarak da kullanılabileceği de iddia edilmiştir. Pamuğun fiyatı maliyet+kâr şeklinde oluşmamaktadır. Ancak, soruşturma esnasında yapılan tespitler sonucu ortaya çıkmıştır ki ticarete konu olan pamuğun fiyatı, pamuğun ticari maliyetinden düşük seviyede değildir. Genel Müdürlüğün fiyat baskısı hesabında kullandığı makul kâr oranı ise pamuk ticareti içerisinde gerçekleşen ve üreticinin pamuk üretim faaliyetlerini sürdürmesine olanak tanıyacak normal bir kâr oranıdır. İlaveten, gümrükleme masraflarında kullanılan oran ithalatçı görüşlerinden derlenmiştir. Bu tür masrafların maliyete oranı ürünün pahasına göre değişebildiğinden, Genel Müdürlüğün yürüttüğü soruşturmalarda farklı oranların kullanılması doğal bir durumdur.

Yerli üretim dalının ekonomik göstergeleri

MADDE 25 – (1) YÜD’ün ekonomik göstergelerine ilişkin veriler TÜİK’ten, Uluslararası Pamuk Danışma Kurulu raporlarından, TEPGE tarafından hazırlanan sektör raporlarından, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’nün 2014 Yılı Pamuk Raporundan ve Türkiye Ulusal Pamuk Konseyi raporlarından derlenmiştir. İncelemede kütlü pamuk üretimine ilişkin veriler yerine ticarete konu olan lifli pamuk verileri kullanılmıştır. Parasal göstergelerin incelenen dönem içerisindeki gelişimini reel olarak yansıtabilmek için bu veriler TÜİK Üretici Fiyatları Endeksi kullanılarak enflasyondan arındırılmış ve 2012 yılı verileri 100 birim olacak şekilde endekslenmiştir.

a) Üretim, kapasite ve kapasite kullanım oranı

1) Soruşturma konusu ürünün 2012 yılında 858.400 ton olan üretim miktarı, 2013 yılında 877.500 tona yükselmiş, 2014 yılında ise 846.000 tona gerilemiştir. Bu veriler ışığında, 2012-2014 arası dönemde soruşturma konusu ürünün üretim miktarında %1,5 oranında düşüş gerçekleştiği tespit edilmiştir.

2) Üretim kapasitesinin hesaplanmasında öncelikle pamuk tarımına elverişli arazi büyüklüğü tespit edilmiş, daha sonra ise ortalama verimlilik değerleri kullanılarak üretim kapasitesi belirlenmiştir. Pamuk tarımına elverişli alan tespiti için ise TÜİK’ten temin edilen 2000 yılından sonra Türkiye’de pamuk tarımına tahsis edilen arazi istatistikleri incelenmiş, en yüksek arazi tahsisinin 2002 yılında 721.077 hektar olarak gerçekleştiği tespit edilmiştir. Bu rakam Türkiye’de pamuk tarımına elverişli arazi stoku olarak kabul edilmiştir. TÜİK’ten temin edilen hektar başına düşen üretim verimliliği verileri ile 2012-2014 yıllarında bu arazi stoku üzerinde gerçekleştirilebilecek pamuk lifi üretimi hesaplanmıştır. Buna göre üretim kapasitesi 2012 yılı için 1.126.400 ton, 2013 yılı için 1.248.000 ton, 2014 yılı için ise 1.302.986 olarak hesaplanmıştır.

3) Gerçekleşen fiili üretim miktarlarının yukarıda açıklanan şekilde hesaplanan toplam üretim kapasitesine oranlanması suretiyle de kapasite kullanım oranları tespit edilmiştir. Buna göre, 2012 yılında %68 olan kapasite kullanım oranı, 2013 yılında %62’ye gerilemiş, 2014 yılında ise %65 seviyesinde gerçekleşmiştir.

4) ABD Tarım Bakanlığı ve NCC nihai bildirim raporuna sunmuş oldukları görüşlerde, kapasite hesabında kullanılan arazi stoku rakamının zarar inceleme dönemi yerine en fazla arazi tahsisi yapılan yıl olan 2002 yılından alınmış olmasının nesnel inceleme kıstasına aykırılık teşkil ettiğini iddia etmiştir. Soruşturma konusu ürünün kapasite hesabında iki değişken dikkate alınmıştır. Bunlardan ilki olan arazi stoku hesabında veriler 2002 yılından alınmıştır. Pamuk ekim alanlarında pamuk ekilmediği takdirde başka ürünler ekilebilmekte ve atıl kapasite durumu yaşanmamaktadır. Dolayısıyla, arazi stoku son yıllarda en çok ekim yapılan yıldan alınmış; ancak kapasite hesabında kullanılan ikinci kıstas olan verimlilik zarar inceleme dönemindeki her yıl için o yılki durumu yansıtacak şekilde dikkate alınmıştır. Benzer şekilde, imalat sanayinin kapasite hesabında da yıllar itibariyle büyük oranda sabit seyreden kurulu makine stoku ile yıllar itibariyle değişiklik gösterebilen verimlilik esas alınmaktadır. Bu çerçevede, dampingli ithalatın YÜD’ün kapasitesi üzerindeki etkisinin görülebilmesi için nihai bildirim raporunda ilan edilen kapasite hesabı, ABD Tarım Bakanlığı ve NCC’nin iddialarının aksine eldeki verilerin nesnel olarak incelenmesi suretiyle yapılmıştır.

b) Yurtiçi satışlar ve ihracat

1) Soruşturma konusu ürüne ilişkin TÜİK tarafından sağlanan üretim verileri ile dönem başı stok miktarları toplanarak, bulunan bu değerden soruşturma konusu GTP altından gerçekleştirilen ihracat miktarı ile dönem sonu stok miktarları çıkarılmıştır. Hesaplanan bu rakam yerli üreticilerin net yurt içi satış miktarı olarak kabul edilmiştir. Buna göre, 2012 yılında 945.862 ton olan yurtiçi satış miktarı, 2013 yılında 707.694 tona gerilemiş, 2014 yılında ise daha da düşerek 616.914 ton seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu veriler ışığında, 2012-2014 döneminde soruşturma konusu ürünün yurtiçi satış miktarının yaklaşık olarak %35 oranında gerilediği tespit edilmiştir.

2) Yurt içi satış hasılatının hesaplanmasında TÜİK’ten temin edilen pamuk lifinde çiftçinin eline geçen ortalama birim fiyat verileri hesaplanan toplam yurt içi satış miktarı ile çarpılmıştır. Buna göre 2012 yılında reel olarak 100 birim kabul edilen yurtiçi satış hâsılatı 2013 yılında 67, 2014 yılında ise 55 birime gerilemiştir. Diğer bir ifadeyle toplam yurt içi satış hasılatı 2012-2014 yılları arasında reel olarak %45 oranında gerilemiştir.

3) TÜİK’ten temin edilen ihracat miktar verilerine bakıldığında ise 2012 yılında 51.538 ton olan ihracat miktarının, 2013 yılında 47.806 tona, 2014 yılında ise 46.086 tona gerilediği görülmektedir. Bu rakamlar ihracat miktarında 2012-2014 yıllarında %10,6 oranında bir gerileme yaşandığını göstermektedir.

c) Yurtiçi satış fiyatları

1) Yurt içi satış fiyatlarının tespitinde TÜİK’ten temin edilen pamuk lifinde çiftçinin eline geçen fiyat verisi kullanılmıştır. YÜD’de birbirinden farklı kalitelerde pamuk üretimi gerçekleştirildiği ve TÜİK’ten temin edilen birim fiyat verisinin ortalama fiyatları yansıttığı dikkate alınmıştır. İzmir Ticaret Borsası’nda oluşan fiyatlar incelendiğinde beyaz Standart 1 tipi Ege pamuğu ile Çukurova pamuğu arasında yaklaşık olarak %10 kadar bir fiyat farkı oluştuğu görülmektedir. Dolayısıyla, YÜD’ün ekonomik göstergeleri değerlendirilirken, yurtiçi birim satış fiyatı olarak TÜİK’ten temin edilen çiftçinin eline geçen fiyat verisi, ülke ortalamasını yansıtması bakımından İzmir Ticaret Borsası fiyatlarından daha makul görülmüştür.

2) Buna göre 2012 yılında 100 birim kabul edilen birim fiyat endeksi, 2013 yılında 94 birime gerilemiş, 2014 yılında ise 96 birim olarak gerçekleşmiştir.

ç) Pazar payı

1) Soruşturma konusu üründe toplam Türkiye pazarının büyüklüğü ve YÜD’ün pazar payının nasıl hesaplandığı 22 nci maddede açıklanmıştır. Buna göre, YÜD’ün toplam Türkiye pazarından aldığı pay 2012 yılında %61 iken, 2013 yılında ise %45’e, 2014 yılında ise %40’a gerilemiştir. Bu hesaplamalar, YÜD’ün Türkiye pazarından aldığı payın 2012-2014 yılları arasındaki dönemde %34 oranında gerilediğini göstermektedir.

d) Stoklar

1) Soruşturma konusu üründe stok miktarlarının tespitinde TEPGE raporlarından derlenen veriler kullanılmıştır. Buna göre 2012 yılında 350.000 ton olan dönem sonu stokların 2013 yılında 472.000 tona, 2014 yılında ise 655.000 tona yükseldiği tespit edilmiştir. 2012-2014 döneminde iç piyasadaki pamuk stokları %87 oranında artış göstermiştir.

e) İstihdam

1) Türkiye’de pamuk üretiminde kullanılan istihdama ilişkin resmi bir istatistik bulunmamaktadır. Buna karşılık Türkiye Ulusal Pamuk Konseyi’nden edinilen “Pamuğun Türkiye İçin Sosyo-Ekonomik Önemi” başlıklı raporda Türkiye’de pamuk üretiminde 500 bin daimi, 1,5 milyon geçici istihdam yaratıldığı ifade edilmektedir. Buna karşılık, pamuk üretimindeki istihdam verisi olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan temin edilen pamuk üretimindeki kayıtlı üretici sayısının kullanılması uygun görülmüştür.

2) Buna göre 2012 yılında 63.778 olan kayıtlı üretici sayısı 2013 yılında 48.064’e düşmüş, 2014 yılında ise 57.205 kişiye yükselmiştir. Bu rakamlar, kayıtlı üretici sayısının 2012-2014 arasındaki dönemde %10,3 oranında gerilediğini göstermektedir.

f) Ücretler

1) Yerli pamuk üretimine ilişkin istihdam edilen tarım işçilerinin aylık ortalama ücretlerine ilişkin veriye ulaşılamamıştır. Buna karşılık, “Ege Bölgesinde 2011 Yılı Kütlü Pamuk Üretim Maliyetinin Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma” başlıklı çalışmada kütlü pamuk üretiminde toplam işçilik giderlerinin toplam üretim maliyeti içerisindeki payının %15,3 olduğu tespit edilmiş, %38 oranında verimlilik oranı ile pamuk lifindeki birim üretim maliyetleri kullanılarak 2012-2014 yılları için işgücü maliyeti hesaplanmıştır. Hesaplanan bu verinin pamuk üretiminde geçerli olan işçi ücreti olduğu varsayılmıştır.

2) Buna göre, 2012 yılında 100 birim olan aylık ücret endeksi, 2013 yılında 115 birime çıkmış, 2014 yılında ise 87 birime düşmüştür.

g) Verimlilik

1) Pamuk üretiminde verimlilik iki farklı yöntemle hesaplanabilmektedir. Bunlardan birincisi, hektar başına düşen üretim miktarıdır. Bu tür verimlilik hesabı için TÜİK verilerinden elde edilen toplam ekili alan ve üretim miktarı verileri birbiriyle oranlanmıştır. Buna göre, 2012 yılında 1,76 ton/hektar olan verimlilik, 2013 yılında artarak 1,95 ton/hektara çıkmış, 2014 yılında ise tekrar düşüşe geçerek 1,81 ton/hektar seviyesinde gerçekleşmiştir.

2) Verimlilik, kayıtlı üretici başına düşen üretim miktarı şeklinde de hesaplanabilmektedir. Hesaplamada TÜİK’ten elde edilen üretim rakamları ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından elde edilen kayıtlı üretici sayısı bilgileri kullanılmıştır. Buna göre, verimlilik 2012 yılında 13,46 ton/kişi, 2013 yılında 18,26 ton/kişi, 2014 yılında ise 14,79 ton/kişi olarak gerçekleşmiştir.

ğ) Maliyetler ve kârlılık

1) YÜD maliyetlerine ilişkin çalışma TEPGE raporundaki veriler kullanılarak yapılmıştır. Söz konusu raporda yer alan Türkiye’deki tüm kütlü pamuk tiplerinin maliyetini yansıtan ortalama pamuk maliyeti verisi, her yıl için kendi verimlilik oranı kullanılarak ve 250 TL/ton çırçırlama maliyeti eklenerek pamuk lifi üretim maliyetine dönüştürülmüştür. Buna göre 2012 yılında 100 birim olan birim üretim maliyeti 2013 yılında 85 birime, 2014 yılında ise 79 birime gerilemiştir.

2) Türkiye’de yetişen tüm pamuk tiplerini yansıtan birim maliyet ve birim fiyat verileri kullanılarak yurt içi ve toplam kârlılık verisi hesaplanmıştır. Buna göre 2012 yılında -100 birim olan birim yurt içi kârlılık endeksi 2013 yılında -55 birime yükselmiş, 2014 yılında ise – 44 birim olarak gerçekleşmiştir. Toplam kârlılık endeksi ise 2012 yılında -100 birim olarak alındığında 2013 yılında -52 birime yükselmiş, 2014 yılında da – 42 birim olarak gerçekleşmiştir.

h) Nakit akışı

1) Üretimden elde edilen nakit akışı basit olarak ürün net kârı ile ürün amortismanının toplamı şeklinde elde edilebilir. Ancak, pamuk üretiminde kullanılan tarlanın amortismanı olmayacağından, diğer ekipmanların ise amortisman verisine ulaşılamadığından nakit akışındaki gelişim tespit edilememiştir.

ı) Diğer göstergeler

1) Yönetmeliğin 17 nci maddesi hükümlerince, YÜD’de oluşan zararın tespiti için incelenmesi gereken YÜD geneli ekonomik göstergeler arasında büyüme, sermaye ve yatırımları artırma yeteneği de bulunmaktadır. Sermaye artırma yeteneği, pamuk üreticilerinin özkaynaklarının yıllara göre değişimi şeklinde incelenebilir. Yatırımların geri dönüş oranı ise dönem içinde oluşan net kârın varlıklara oranı şeklinde incelenebilir. Büyüme ise YÜD’ün varlık (bilançoda yer alan aktifler) toplamının ne ölçüde büyüdüğünü göstermektedir. Ancak, YÜD’ün özkaynakları ve bilanço aktif toplamına ilişkin veriye ulaşılamadığından bahse konu göstergelerin YÜD açısından ne yönde geliştiği tespit edilememiştir. Benzer şekilde, pamuk üretiminde faaliyet gösteren üreticilerin yatırımlarına ilişkin veri bulunamadığından yatırımlardaki değişim incelenememiştir.

i) Ekonomik göstergelerinin değerlendirilmesi

1) YÜD’ün ekonomik göstergeleri incelendiğinde, soruşturma konusu ürün üretiminin, yurt içi satışlarının ve ihracatının zarar inceleme döneminde düştüğü tespit edilmiştir. Toplam arazi stoku sabit kabul edilerek ve pamuk üretim verimliliği dikkate alınarak yapılan hesaplamalarda üretim kapasitesinin arttığı, buna karşılık düşen üretim miktarının sonucu olarak kapasite kullanım oranının gerilediği gözlemlenmiştir.

2) Zarar inceleme döneminde yurtiçi satışlar önemli oranda azalmıştır. Aynı dönemde toplam Türkiye tüketimi de düşük bir oranda azalış göstermiştir. Ancak, YÜD’ün yurtiçi satışlarındaki azalma Türkiye tüketiminin azalmasından daha yüksek oranda gerçekleştiğinden YÜD’ün pazar payı söz konusu dönemde önemli ölçüde azalmıştır.

3) İlaveten, YÜD’ün stokları zarar inceleme döneminde önemli ölçüde artış gösterirken istihdamında aynı dönemde önemli ölçüde gerileme meydana gelmiştir. Verimlilik ise aynı dönemde dalgalı bir seyir izleyerek 2013 yılında artmış ancak 2014 yılında azalmıştır.

4) YÜD’ün birim yurt içi fiyatları zarar inceleme döneminde reel olarak düşmüştür. Aynı dönemde birim maliyetler de reel olarak düşüş göstermiştir. Maliyetlerde yaşanan düşüş fiyatta yaşanan düşüşten daha yüksek seviyede olduğu için YÜD’ün toplam zararı söz konusu dönemde düşmüştür. Ancak, bahse konu dönemde, zarardan kârlılığa geçilememiş ve toplam kârlılık negatif seyretmiştir.

Zarara ilişkin değerlendirme

MADDE 26 – (1) Yönetmeliğin 17 nci maddesine göre YÜD’de zarar tespiti dampingli ithalatın hacmi ve bu ithalatın iç piyasadaki benzer mal fiyatları ile YÜD’ün ekonomik göstergeleri üzerindeki etkilerini içermektedir. Bu çerçevede, ABD menşeli ithalatın mutlak ve nispi olarak gelişimine bakılmıştır. ABD menşeli soruşturma konusu dampingli ithalat zarar inceleme döneminde miktar olarak %52,1, değer olarak ise %40 oranında artış göstermiştir. İlaveten, ABD menşeli ithalatın Türkiye toplam tüketiminden aldığı pay, zarar inceleme döneminde %55 oranında artış göstermiştir. YÜD’ün toplam Türkiye pazarından aldığı pay ise 2012 yılında %61 iken 2013 yılında %45’e, 2014 yılında ise %40’a gerilemiştir. 2012-2014 yılları arasında YÜD’deki pazar payı kaybının temel kaynağı (%47’si) ABD menşeli dampingli ithalat olmuştur.

(2) ABD menşeli ithalatın fiyatlarının YÜD’ün iç piyasa satış fiyatları üzerindeki etkisini görebilmek için firma bazlı fiyat kırılması ve fiyat baskısı hesabı yapılmıştır. Buna göre ABD menşeli ithalatın fiyatlarının YÜD’ün iç piyasa satış fiyatlarını belirli seviyelerde kırdığı (LDC firması hariç) ve baskı altında tuttuğu tespit edilmiştir.

(3) YÜD’de zarar incelemesinin bir diğer ayağı olan YÜD’ün ekonomik göstergelerinde üretim, satışlar, stoklar, kapasite kullanım oranı, istihdam, kârlılık ve pazar payı gibi unsurlarda olumsuzluklar gözlenmiştir.

(4) Tüm veriler birlikte değerlendirildiğinde, YÜD’de soruşturma konusu ürün bağlamında zarar inceleme döneminde maddi zararın mevcut olduğu tespit edilmiştir.

ALTINCI BÖLÜM

Dampingli İthalat ile Zarar Arasındaki Nedenselliğe İlişkin Belirlemeler

Dampingli ithalatın zarar üzerindeki etkisi

MADDE 27 – (1) Soruşturmaya konu ülke menşeli ithalatın dampingli olduğu üçüncü bölümde tespit edilmiştir. Diğer taraftan, zarar inceleme döneminde 2012 yılında 296 bin ton seviyesinde olan ABD menşeli ithalat, soruşturma dönemi olan 2014 yılının ilk 9 ayında 407 bin ton, 2014 yılı genelinde ise 450 bin ton seviyesinde gerçekleşmiştir. İlaveten, YÜD’ün pazar payı zarar inceleme dönemi esas alındığında %34 düşerken, dampingli olduğu tespit edilen ABD menşeli ithalatın pazar payı aynı dönemde %55 artmıştır. Bu dönemde YÜD’ün pazar payı kaybının temel kaynağı ABD menşeli dampingli ithalat olmuştur.

(2) Dampingli olduğu tespit edilen ithalatın YÜD’ün fiyatları üzerinde etkisine bakıldığında fiyat kırılması oranlarının bir firma hariç pozitif olduğu; buna karşılık, fiyat baskısı oranlarının tüm firmalar için önemli seviyelerde olduğu değerlendirilmektedir.

(3) YÜD’ün ekonomik göstergeleri incelendiğinde ise zarar inceleme döneminde üretim, satışlar, stoklar, kapasite kullanım oranı, istihdam, kârlılık ve pazar payı gibi unsurlarda olumsuzlukların gözlendiği belirlenmiştir.

(4) Bu tespitler ışığında, zarar inceleme döneminde mutlak ve nispi olarak artış gösteren dampingli ithalatın seyri, YÜD’ün fiyat baskısı altında yurtiçi satış fiyatlarını olması gereken seviyede belirleyememesi ve YÜD’ün ekonomik göstergelerinde meydana gelen bozulmanın eş zamanlı seyrettiği; bu nedenle, YÜD’de görülen zarar durumunun dampingli ithalattan kaynaklandığı değerlendirilmektedir.

Zarara neden olabilecek diğer unsurlar

MADDE 28 – (1) Yönetmeliğin 17 nci maddesi hükümleri gereğince, YÜD’de maddi zarara yol açabileceği düşünülen diğer bilinen unsurlar incelenmiştir. Bu kapsamda, üçüncü ülke menşeli ithalatın hacmi ve fiyatları, YÜD’ün ihracat performansı ve verimliliği, kullanıcı talebinde yaşanan gelişmeler ile teknolojik farklılıklar konuları incelenmiştir.

Üçüncü ülkelerden ithalat

MADDE 29 – (1) 21 ve 23 üncü maddelerde tespit edildiği üzere, üçüncü ülkelerden yapılan ithalat miktar ve değer olarak zarar inceleme dönemi boyunca artış göstermiş, ortalama birim fiyatları ise ABD menşeli ithalatın ortalama birim fiyatlarından daha düşük seyretmiştir. İlaveten, söz konusu dönemde üçüncü ülke menşeli ithalatın pazar payı %46 oranında artmıştır. Yapılan incelemede, coğrafi uzaklık nedeniyle ABD menşeli ithalatın CIF fiyatının diğer ülkeler menşeli ithalatın CIF birim fiyatından daha yüksek olmasının anormal bir durum olmadığı değerlendirilmiştir. Öte yandan, mutlak ve nispi olarak artan ve iç piyasaya giriş fiyatları YÜD’ün iç piyasa fiyatlarından oldukça düşük seyreden üçüncü ülkeler menşeli ithalatın, YÜD’de meydana gelen zararın bir bölümüne neden olmuş olabileceği değerlendirilmektedir.

(2) ABD Tarım Bakanlığı ve NCC’nin nihai bildirim raporuna sunmuş olduğu görüşlerde üçüncü ülke menşeli ithalatın fiyatlarının ABD menşeli ithalatın fiyatlarından daha düşük seyrettiği ve zarar inceleme döneminde söz konusu ithalatın pazar payını artırdığı ifade edilmekte ve böyle bir durumda zararın esas kaynağının üçüncü ülke menşeli ithalat olduğu iddia edilmektedir. Üçüncü ülkeler menşeli ithalatın fiyatlarının düşüklüğü ve pazar payının arttığı nihai bildirimde de yapılmış bir tespittir. Ancak, CIF bazlı ithalat fiyatlarının düşük olmasının anormal bir durum olmadığı birinci fıkrada izah edilmiştir. İlaveten, üçüncü ülke menşeli ithalatın pazar payının arttığı, ancak YÜD’deki pazar payı kaybının temel sebebinin ABD menşeli ithalat olduğunun tespiti de 22 nci maddenin beşinci fıkrasında yapılmıştır. Bu çerçevede, üçüncü ülke menşeli ithalatın her ne kadar YÜD üzerinde belirli ölçüde zarara neden olmuş olabileceği değerlendirilse de bu unsurların ABD menşeli mutlak ve nispi olarak artan dampingli ithalat ile bu ithalatın YÜD’ün fiyatları ve ekonomik göstergeleri üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle oluşan zarar arasındaki illiyet bağını ortadan kaldıracak güçte olmadığı düşünülmektedir.

Yerli üretim dalının ihracatı ve verimliliği

MADDE 30 – (1) 25 inci maddede tespit edildiği üzere, YÜD’ün zarar inceleme dönemindeki ihracatı miktar olarak düşüş göstermiştir. Ancak, miktar olarak düşen ihracatın birim kârlılığı söz konusu dönemde negatiften pozitife çıkarak önemli oranda artmıştır. YÜD’ün soruşturma konusu ürün verimlilik endeksi ise zarar inceleme döneminde dalgalı bir seyir izlemiş, 2013 yılında artış gösterirken 2014 yılında düşmüş ancak yine de 2012 yılı seviyesinin üstünde kalmıştır. İhracattan elde edilen birim kârın artış göstermesi ve verimliliğin de zarar inceleme döneminde yükselmesi sebebiyle YÜD’de meydana gelen zararın ihracat performans düşüklüğü ya da verimlilik kaybı nedeniyle olmadığı değerlendirilmektedir.

Kullanıcı talebinde yaşanan gelişmeler ve teknolojik farklılıklar

MADDE 31 – (1) Yapılan incelemede, soruşturmaya konu ürünün kullanım alanı ve kullanıcı algılamasının aynı kaldığı ve dolayısıyla tüketim eğiliminde bir değişiklik olmadığı değerlendirilmektedir.

(2) Bazı ithalatçı firmaların ve NCC’nin gerek nihai bildirim öncesi gerekse de nihai bildirim sonrası Bakanlığa ilettiği görüşlerde ithal ürünlerin yerli ürünlere tercih edilmesinin tek sebebinin fiyat olmadığı, YÜD’ün ürün kalitesindeki düşüklük ve kontaminasyon sorunu, ABD menşeli pamuğun tek balya sistemiyle gerek YÜD’ün gerekse de diğer ülkelerin ürettiği pamuğa göre daha standart bir formda olması, ABD’nin pamuğu toplama, çırçırlama ve tasnif etme sistemlerinin YÜD’ün benzer sistemlerine göre daha ileri seviyede olması gibi unsurların da ABD menşeli ürünlerin tercih nedenleri arasında yer aldığı iddia edilmiştir. Esasında, her ne kadar pazar payı düşse de ABD menşeli pamuğa göre çırçırlama ve balyalama teknolojisi daha düşük olan YÜD’ün ürünlerinin pazarda belirli bir pay elde etmesi ve yine aynı şekilde ABD menşeli pamuğa göre teknolojik açıdan farklılık gösteren üçüncü ülkeler menşeli ithalatın yurtiçi piyasa payını artırması gibi göstergelere bakıldığında, teknolojik farklılıklar ve kalite unsuru pazardaki tek belirleyici değildir. İlaveten, ithalatçı soru formlarından elde edilen cevaplarda teyit edildiği üzere soruşturma konusu ürünün fiyatı, piyasadaki rekabetin tek olmasa bile en önemli unsurlarındandır.

(3) Yapılan değerlendirme sonucu, talepteki değişim ve teknolojik farklılıkların YÜD üzerinde belirli ölçüde zarara neden olmuş olabileceği değerlendirilse de bu unsurların ABD menşeli mutlak ve nispi olarak artan dampingli ithalat ile bu ithalatın YÜD’ün fiyatları ve ekonomik göstergeleri üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle oluşan zarar arasındaki illiyet bağını ortadan kaldıracak güçte olmadığı düşünülmektedir.

Diğer unsurlar

MADDE 32 – (1) ABD Tarım Bakanlığı, NCC ve bazı ihracatçılar 2011 yılından sonra küresel pamuk piyasasında yaşanan fiyat düşüşleri, pamuğun suni elyaflar karşısındaki rekabeti, Çin Halk Cumhuriyeti hükümetinin değişen pamuk politikaları gibi unsurların YÜD’de görülen zarar durumunun diğer kaynakları olabileceğini ifade etmişlerdir. İlaveten, söz konusu ilgili taraflar pamuğun fiyatının alıcılar tarafından kontratların ne zaman sabitleneceğine göre belirlendiğini ve böyle bir durumda tacir firmalar tarafından damping yapılmasının mümkün olamayacağını iddia etmişlerdir.

(2) Yapılan incelemede Çin Halk Cumhuriyeti’nin değişken pamuk politikalarının sektör için dışsal bir şok olduğunu, küresel talebin ve dolayısıyla fiyatların belirlenmesinde bahse konu ülkenin politikalarının önemli olduğu değerlendirilmiştir. Küresel pamuk talebinde yaşanan gelişmeler sonucu pamuğun küresel fiyatlarının son yıllarda düşüş gösterdiği de bir gerçektir. Ancak, zarar inceleme döneminde yaklaşık %30 düşen küresel pamuk fiyatlarına rağmen YÜD’ün fiyatlarının aynı dönemde reel olarak %4 düştüğü görülmektedir. Dolayısıyla, küresel pamuk fiyatlarındaki önemli düşüşün YÜD’ün fiyatlarına aynı ölçüde yansıtmadığı ve bahse konu düşüşün YÜD’de görülen zarar durumuna etkisinin sınırlı olduğu değerlendirilmektedir.

(3) Pamuğun diğer suni elyaflarla rekabet durumunu gösteren bir veri iddia sahipleri tarafından sunulmamıştır. Ancak, pamuğun yoğun olarak kullanıldığı tekstil ve hazır giyim sektörlerinde hammadde kullanımının temel belirleyicisinin hızlı değişebilen moda olduğu, doğal elyaflar ile suni elyaflar arasındaki rekabetin bazı yıllar doğal elyaflar lehine bazı yıllar ise suni elyaflar lehine değişebildiği değerlendirilmektedir.

(4) ABD menşeli pamuğun satışının kontratlarla yapılmasının, fiyatların alıcı tarafından belirlenmesinin ise mevcut damping durumuyla bir ilgisinin bulunmadığı değerlendirilmektedir. Zira, damping eşit koşullarda ve benzer yöntemlerle satış yapılan iç ve dış müşteriler arasındaki benzer tiplerdeki fiyat farklılaştırmasıdır. Damping marjı hesabında kullanılan bütün satış ve fiyat bilgileri tacir firmaların müşterilerine kestikleri faturalara dayanmaktadır. Ayrıca, ne DTÖ ADA ne de İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Mevzuat, damping hesaplamalarına konu fiyatların ne şekilde oluştuğuna ve damping unsurunun ortaya çıkmasında kasıt olup olmadığına dair bir inceleme yapılmasını vaaz etmektedir.

(5) Yapılan inceleme neticesinde, her ne kadar bahse konu diğer unsurların YÜD üzerinde belirli ölçüde zarara neden olmuş olabileceği değerlendirilse de bu unsurların ABD menşeli mutlak ve nispi olarak artan dampingli ithalat ile bu ithalatın YÜD’ün fiyatları ve ekonomik göstergeleri üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle oluşan zarar arasındaki illiyet bağını ortadan kaldıracak güçte olmadığı düşünülmektedir.

(6) Diğer taraftan, ilgili taraflarca, bilinen diğer unsurlar haricinde zarara neden olabilecek herhangi bir unsur gündeme getirilmemiştir.

YEDİNCİ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Karar

MADDE 33 – (1) Soruşturma konusu ürün tekstil sektörünün önemli bir hammaddesi niteliğinde stratejik bir üründür. Bu kapsamda, Kanunun 7 nci ve 13 üncü maddeleri hükümleri çerçevesinde zararı ortadan kaldıracak daha az oranlı bir önlem uygulanmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir.

(2) Soruşturma sonucunda dampingin, yerli üretim dalında zararın ve her ikisi arasında illiyet bağının mevcut olduğu tespit edilmiş olup, İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulunun kararı ve Ekonomi Bakanının onayı ile aşağıda tanımı ve menşei belirtilen eşyanın Türkiye’ye ithalatında karşısında belirtilen oranlarda dampinge karşı kesin önlem yürürlüğe konulmuştur.

GTP Eşyanın Tanımı Menşe Ülke Dampinge Karşı Önlem
(CIF %)
52.01 Pamuk (karde edilmemiş veya penyelenmemiş) Amerika Birleşik Devletleri 3

Uygulama

MADDE 34 – (1) Gümrük idareleri, 33 üncü maddede gümrük tarife pozisyon numarası, tanımı ve menşe ülkesi belirtilen eşyanın, diğer mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla, serbest dolaşıma giriş rejimi kapsamındaki ithalatında, karşılarında gösterilen oranda dampinge karşı kesin önlemi tahsil ederler.

Yürürlük

MADDE 35 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 36 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Ekonomi Bakanı yürütür.